76 Görüntülenme
The Devil’s Climb 2024
7.3 IMDB Puanı

The Devil’s Climb 2024

(The Devil's Climb)
Senaryo Drew Pulley
The Devil’s Climb (2024): İnsan Azmi ve Doğanın Karşı Konulamaz Gücü Üzerine Gerilim Dolu Bir Belgesel
Giriş
Doğanın zirvesine ulaşmak her zaman sadece fiziksel bir sınav değildir; aynı zamanda zihinsel, duygusal ve ruhsal bir mücadeledir. The Devil’s Climb (2024), bu mücadeleyi en çarpıcı ve gerçekçi haliyle gözler önüne seriyor. Renan Öztürk ve Matt Pycroft’un yönettiği bu 74 dakikalık National Geographic belgeseli, dünyaca ünlü dağcılar Alex Honnold ve Tommy Caldwell’in Alaska’daki “Devil’s Thumb” (Şeytan’ın Parmağı) zirvesine tek günde ulaşma çabalarını anlatıyor.

Bu sadece bir tırmanış değil; doğayla yüzleşmenin, dostluğun sınanmasının ve insanın kendi iç dünyasıyla hesaplaşmasının hikâyesi.

Konusu ve Yapısal Özellikleri
Belgesel, Alaska’nın en zorlu tırmanış rotalarından biri olan Devil’s Thumb üzerinde geçiyor. Daha önce ünlü dağcı Jon Krakauer’in de edebi olarak ölümsüzleştirdiği bu tehlikeli zirve, 2024’te Honnold ve Caldwell’in hedefi hâline geliyor. Film boyunca ikili, sadece dağın fiziksel engelleriyle değil, ekstrem soğuk, tehlikeli hava koşulları ve zaman baskısıyla da baş etmeye çalışıyor.

Yapım, bu tırmanış sürecini gerçek zamanlı kamera görüntüleri, drone çekimleri ve günlüğe benzeyen içsel anlatılarla örüyor. Sonuç: Gerilimle yoğrulmuş, ama aynı zamanda meditatif bir sinema deneyimi.

Tematik Derinlik
1. Doğaya Karşı İnsan:
“The Devil’s Climb”, klasik bir doğa-insan mücadelesi anlatısıdır. Ancak burada doğa sadece düşman değil; aynı zamanda öğretmen, sınayıcı ve dönüştürücüdür.

2. Kardeşlik ve Dostluk:
Honnold ve Caldwell’in ilişkisi, belgeselin duygusal omurgasını oluşturur. Rekabet değil, dayanışma ve güven öne çıkar. Tırmanışın her anında birbirlerine olan bağlılıkları, başarıya giden yolda en az teknik beceriler kadar önemlidir.

3. İçsel Sessizlik:
Filmde en dikkat çekici unsurlardan biri, tırmanış anlarında konuşmaların azalması ve sessizliğin artmasıdır. Bu sessizlik, yalnızca dağın ıssızlığı değil, aynı zamanda zihinsel bir boşluk ve içsel arayıştır.

Görsellik ve Teknik Başarı
Sinematografi: Renan Öztürk’ün daha önceki yapımlarında olduğu gibi, görsellik bu belgeselin en güçlü yönlerinden biri. Alaska'nın sert coğrafyası, adeta görsel bir karakter gibi anlatıya yön verir.

Drone ve GoPro kullanımı: Tırmanış anlarındaki iç içe geçen yakın planlar ve geniş doğa manzaraları, izleyiciyi doğrudan bu ölümcül yolculuğun içine çeker.

Ses Tasarımı: Rüzgarın uğultusu, buzun kırılması, nefeslerin ritmi – her ses, gerilim yaratmada ustalıkla kullanılmıştır.

Sonuç
The Devil’s Climb, sadece ekstrem spor tutkunları için değil; insan doğası, sınırlarımız, doğayla olan ilişkimiz ve ruhsal dayanıklılık üzerine düşünen herkes için etkileyici bir film. Zorluklarla yüzleşmenin, dostlukla güçlenmenin ve sessizlikte bile anlam bulmanın güçlü bir anlatımı.

Bu belgesel, fiziksel bir zirveye tırmanmanın ötesinde, ruhsal bir yolculuğun izini sürüyor. Ve belki de en önemlisi: her zirveye tırmanmak, önce içimizde başlıyor.